2009 (Sayı: 11)
1
:
YERELLEŞME SÖYLEMİ VE BÖLGE KALKINMA AJANSLARI
Koray KARASU
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeni dünya düzeninin inşasında dün- ya gündemine giren ve kamu yönetimi dahil bütün disiplinleri kuşatan “ulusal kalkınma miti”nin yerini 1990’larda “bölgesel kalkınma” almış- tır. Bölgelerin yükselişinin yaşandığı bu dönemde bölgesel kurumsal- laşmanın yeni ve önemli aktörleri olarak da bölge kalkınma ajansları karşımıza çıkmaktadır. Avrupa’da 1990’larda Türkiye’de ise 2000’li yıllarda yönetim ve siyaset gündeminde yoğun olarak tartışılan bölge kalkınma ajanslarını, salt bölgesel düzeyde planlama ya da kalkınma amaçlı oluşturulmuş örgütler olarak kabul etmek mümkün değildir. Bu yazıda, bölgesel kalkınma ajansları şu sorular temelinde irdelenecek- tir: Yükseliş sergileyen bölge ne tür bir yapıdır? Yeni bölgeselleşme eğiliminin dinamikleri nelerdir? Yeni bölgeselleşme (bunun bir ürünü olan bölge kalkınma ajansları), yerelleşme midir yoksa merkezileşme mi?
2
:
KALKINMA DAVASININ TERK EDİLMESİ: AB, Bölge ve Eşraf Severlik
Birgül AYMAN GÜLER
Bölge kalkınma ajansları, Türk yönetim sistemine 2006 yılında bir AB politikası olarak girmiştir. Ajans politikası ve yasası, siyasal alanda AKP ve DTP, toplumsal alanda işveren örgütleri tarafından desteklenmiştir. Bu girişim, toplumdaki üç büyük güç tarafından Anayasa’ya aykırı gö- rülmüş; anamuhalefet partisi CHP, mühendisler odası TMMOB ve yük- sek yönetsel mahkeme Danıştay, bu durumu Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır. Günümüzde kurulmuş bulunan 26 ajansın yönetim sistemi içindeki yeri ve görev-yetki çerçevesi sorunlu olmaya devam etmekte- dir. Ajans karar mekanizmasında iş çevrelerinin açık bir ağırlığı vardır; bu yapı planlama gücünü AB makamlarına, kamu gücünü sermaye kesimine devreden yönetişimci bir yapıdır. Kurulan yapı ve işleyiş iki temel soruna yol açacaktır: 1) Sanayisizleşme; bu çerçevede işçi hak- larının daralması ve Türkiye’nin sosyoekonomik kalkınma davasının zarar görmesi. 2) Bölgecilik eğilimlerinin şiddetlenmesi.
3
:
BÖLGELER ÜZERİNE TEZLER
Cenk AYGÜL
Yazıda yeni bölgeci yazının genel bir özetinin yanısıra eleştirel bir değerlendiril- mesi sunulmaktadır. Yeni bölgecilik yazınının farklı kurumsal kökenlerden gelen bir yazın olduğu, muğlak bir kavramsallaştırmasının olduğu, bilimsel olmaktan çok politik bir programa sahip olduğu iddia edilmektedir. Yeni bölgecilik yazının- daki hakim ama birbiriyle çatışan öğeler olan şebeke/ ağbağ ve ölçek kavram- sallaştırmalarının ulus-devleti yadsımakta ortak oldukları ancak her ikisinin de toplumsal olaylara tek taraflı olarak baktıkları ve uzamsal olanın indirgemeci bir bakışını önerdikleri söylenmektedir. Yazı uzamsal konuların daha fazla çalışıl- ması gerektiği tespiti ile bitmektedir.
4
:
SANAYİ PLANLARINDAN 1947 TÜRKİYE İKTİSADİ KALKINMA PLANI’NA: BİR DÖNÜŞÜMÜN KISA BİR ÖYKÜSÜ
B. Ali EŞİYOK
Uluslararası işbölümüne dayalı kapitalist dünya sisteminde, gelişmiş ülkeler ile azgelişmiş ülkeler arasındaki kalkınma farklılıkları daha da derinleşmekte, bu süreçten azgelişmiş ülkeler olumsuz etkilenmektedir. Türkiye’de 1930’lu yıllar- da uygulanan planlamaya dayalı, devletçi sanayileşme modeli kapitalist dünya sisteminin büyük bunalımla karşı karşıya kaldığı bir dönemde gerçekleşmiştir. Başka bir anlatımla, merkez kapitalist ülkelerin derin bir krizle karşı karşıya kal- dığı, kapitalist blokta henüz hegemonik bir gücün ortaya çıkmadığı bir dönem- de, Türkiye dünya kapitalist sisteminde göreli bir kopuş ile Cumhuriyet tarihinin en parlak sanayileşme hızını yakalamıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıy- la İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı uygulanamamış, savaş sonrası gündeme ge- len ve 1930’lu yılların Sanayi Planları gibi kalkınma için sanayileşmeyi öncelikli hedef olarak öngören 1946 İvedili Sanayi Planı değişen uluslararası koşullar ve ülke içinde ticaret ve tarım burjuvazisinin artan iktisadi ve siyasi nüfuzu sonucu tasfiye edilerek, 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı hazırlanmıştır. 1947 Pla- nı, dış finansmanı esas alan, sanayi yerine tarıma, planlama yerine piyasaya, demiryolları yerine karayollarına öncelik veren ve yeni uluslararası işbölümü ile uyumlu bir dönemin, 1950’li yılların öncül çalışması gibidir. 1947 Planı uygulan- maya konmadığı halde temel yönelimleri açısından, Türkiye’nin savaş sonrası iktisadi politikalarını belirleyen temel belge niteliğindedir.
5
:
TÜRKİYE’DE NÜFUSBİLİMİN KURUMSALLAŞMASI VE BU SÜREÇTE PROF. DR. NUSRET H. FİŞEK’İN YERİ
Mümtaz PEKER
Nüfussal Geçiş Kuramının evrelerine göre, toplumların nüfus yapıları şekil- lenmektedir. Türkiye’de 1920 ve 1930’lu yıllarda, göçlerin, savaşların etkisi ile yüksek doğum hızı ve yüksek ölüm hızı nedeniyle nüfus artmamıştır. Doğum hızlarının yükseldiği, ölüm hızlarının yavaşladığı 1940-1960’lı yıllar, etkin halk sağlığı hizmetlerinin ve tıp teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte salgın hasta- lıklarla mücadele konusunda gösterilen başarının yoğun olarak görüldüğü yıllar olarak göze çarpmaktadır. Nüfus artışı ile birlikte baş gösteren sorunların ilk farkına varan ve bu konuda bilimsel çalışmaları başlatan ise Dr. Nusret Fişek’tir. Fişek, sağlık hizmetlerinin sunumu konusundaki ilerlemenin ve sağlık sorun- larının giderilmesinin, nüfusun bütünü ile ilgili verilerle mümkün olabileceğini düşünmüştür. Doğum-ölüm oranları ve yer değiştirme bilgilerinin düzensiz ol- duğu bir ortamda, sorunları çözmeye uygun bir sağlık hizmetleri politikası da geliştirilemez. Bu nedenle, Dr. Fişek nüfus ve sağlık bilimleri arasında bir bütün- leşme sağlamıştır. Ekip çalışmasına dayanan, denetim ve hizmet içi eğitimlerle desteklenen, koruyucu hekimlik hizmetlerinin yaygınlaştırmasını hedefleyen ve halkın yararlanabileceği şekilde sunum politikasını benimseyen sağlıkta sosyal- leştirme uygulaması da Dr. Fişek’in öncülüğünde gerçekleşmiştir. Bu makalede nüfus bilimin kurumsallaşması süreci, Dr. Fişek’in yaptığı büyük katkılar çerçe- vesinde anlatılmıştır.
6
:
TÜRKİYE’DE RESMİ GAZETE’NİN SERÜVENİ
Esra DİK
Bu makale, gerek kamu yöneticilerinin gerekse alanda çalışan araştırmacıların resmi gazete olgusuna ilişkin algılarını değiştirmek ve gazetenin anlamı üzerine açık bir bilinç geliştirmek amacıyla hazırlanmıştır. Resmi gazete üzerine daha önce yapılan çalışmalar incelendiğinde, konunun genelde teknik bir içerikle ele alındığı görülmektedir. Oysa resmi gazete her ülkenin kendi tarihselliği içeri- sinde geliştirdiği bir yönetim aracıdır. Makalede, Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazetesi’nin, bir yönetim aracı olarak teknik değil, ülkenin özgül koşulları içe- risindeki tarihsel gelişim süreci temelinde oluşum - kuruluş özellikleri irdelen- mektedir.
7
:
MODA KAVRAMLARLA BİLİM YAPMAYA HEVESLENMEK
Doğan ERGUN
8
:
STRATEJİK PLANLAMA YAKLAŞIMININ MEKANIN PLANLANMASINDA TAŞIDIĞI OLANAKLAR VE RİSKLER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Kübra CİHANGİR ÇAMUR
Stratejik planlama Türkiye’nin gündemine 2000li yıllar ve 5000li yasalar ile gir- di. Merkezi ve yerel yönetimlerin vazgeçilmez aracı olan planlamanın toplu- mun değişen dönüşen koşullarına uyarlanmasını öneren yeni yaklaşım yasal zeminini de bu süreçte oluşturdu. Türkiye’nin özellikle yerel yönetim yapısını yeniden düzenleyen bu yasal değişimler, sadece yönetsel boyutta kalmayıp, imar sistemi ve fiziki planlamaya yönelik içerikleriyle de değişime neden oldu. Stratejik planlama, Büyükşehir Belediyesi, Belediye ve İl Özel İdaresi ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol yasalarında (5018, 5216, 5393 ve 5302) belirtilen içe- riğiyle yerel yönetimler için üzerinde tartışılan ve tartışılacak konulardan birisini oluşturmaktadır. Belli bir nüfusun üzerindeki belediyeler için üretilmesi ve uygu- lamaya konulması zorunlu kılınan bu planlama yaklaşımı başlangıçta özellikle “kamu yönetimleri, yöneticileri” için “bilinmezlik” ve “belirsizlik” alanı oluştur- maktayken, uygulamalar yeni yaklaşımın sorunları üzerine sonuçlar üretmeye başlamıştır. Aynı belirsizlik ve sorunlu yapı mekanın organizasyonuyla uğraşan “şehir ve bölge plancıları” için de geçerlidir. Bu çalışmada, karmaşık iç ilişkilere ve sorunlara sahip yapılara çözüm olarak sunulan stratejik planlamanın yarar- ları, taşıdığı riskler ve kapsamlı planlamadan farklılıkları üzerinde durulmakta, süreçte ortaya çıkan sorun alanlarına da değinilmektedir.
9
: