2008 (Sayı: 7)
1
:
ULUSAL EVRENSEL ve TARİHSEL ÖZGÜLLÜK İLKESİ
Doğan ERGUN
2
:
1950Lİ YILLARDA KAMU YÖNETİMİ DİSİPLİNİ Disiplinin Kuruluşu Nasıl Gerçekleştirilmişti?
Birgül AYMAN GÜLER
Yönetim olgusu akademik dünyada yönetim bilimi – kamu yönetimi adı altında incelenir. Bu bilim dalları, Türkiye’de ikinci paylaşım savaşı sonrasında ABD ve Birleşmiş Milletler tarafından kurulmuştur. Kurma çalışması sekiz yıl sürmüştür. Görevlendirilen yabancı uzmanlar ve geliştirilen kurum, program ve ders malzemesi, bilim dalının gelecek elli yılını yönlendirmiştir. Bu yönlendirme Türk kamu yönetimi açısından “aktarmacılık sıkışması” ve “taklitçilik” adı verilebilecek olumsuz bir sonuç yaratmıştır. Türk yönetim bilimi, bilgikuramsal ve yöntembilimsel açıdan “kendi üretemezlik” (özgünlük yoksunu) denebilecek bir duruma düşmüştür. Yazı, üzerinde belli bir görüş birliği oluşmuş bulunan bu soruna çözüm bulmak çabasının ürünlerinden biridir.
3
:
“ONURLU GİRİŞ”TEN AKDENİZ ORTAKLIĞI”NA Bir Avrupa Birliği Öyküsü
Gökhan GÜNAYDIN
Avrupa bütünleşme hareketi, İkinci Paylaşım Savaşı sonrası dönemin ve Keynesci Refah Devleti koşullarının bir ürünüdür. ABD – SSCB ikili geriliminde varolan kapitalizm – komünizm rekabeti, kapitalist kampta sosyal devlet uygulamalarını adeta zorunlu kılmış, AET SSCB’ye yönelik karantina kuşağının Avrupa’daki en önemli yapı taşını oluşturmuştur. Ancak dünyada neoliberal iktisadi yapının yaygınlaşması ve Berlin duvarının yıkılması sonrasında, bu temel dönüşüme duyarlı bir siyasal – ekonomik model arayışı AB için öncelikli hedef niteliğine dönüşmüştür. Maastricht ile sağlanan bu dönüşüm kapsamında AB, merkezi Avrupa’nın bütünleşmesinin 1995’te tamamlanmasından sonra, merkez- çevre kurgusuna yönelik katmanlı bir eklemleme politikasını, genişleme stratejisinin odağına yerleştirmiştir. Ancak bu neolibaral yapı, Avrupa halkları tarafından geniş oranda kabul görmemektedir. Avrupa Anayasası’nın Fransa ve Hollanda referandumlarıyla reddedilmesinin ardından, benzer bir içerikle oluşturulan Lizbon Anlaşması bu kez halkoyuna sunulmaksızın üye ülke Parlamentolarından geçirilmiş, referandumun yapıldığı tek ülke olan İrlanda’da ise bir kez daha reddedilmiştir. Buna karşılık, kendi dışındaki bu gelişmelerden doğrudan etkilenen Türkiye, 45 yıllık Ankara Anlaşması’nın varlığına rağmen, Müzakere Çerçeve Belgesi’nde yazılan “mümkün olan en güçlü bağla Avrupa yapılarına demirleme” seçeneğine zorlanarak tam üyelik ekseninden uzaklaştırılmaktadır. Fransa’nın önderliğinde geliştirilen “Akdeniz İçin Birlik Projesi”, bu yaklaşımın siyasal bir sonuca taşınması açısından büyük önem taşımaktadır.
4
:
AB SOSYAL POLİTİKASININ KAVRAMLARINI YENİDEN DÜŞÜNMEK: Güvenceli Esneklik, Sosyal Diyalog ve Sosyal Dışlanma Üzerine Notlar
Gamze YÜCESAN ÖZDEMİR
Bu çalışma, AB sosyal politikasının, son dönemde, kendi ördüğü kavramlarla yarattığı epistemik şiddeti sorgulamayı amaçlamaktadır. AB sosyal politikası, güvenceli esneklik, sosyal diyalog ve sosyal dışlanma gibi kavramlarla, toplumsal gerçekliklerin anlaşılmasını önlemekte ve düşünce kalıplarını, bu kavramlar içinde tutsaklaştırmaktadır. Bu epistemik şiddetin, AB’ye uyum çerçevesinde, yeni kavramlarla üretilen bir sosyal politika alanına da uyum sürecinde olan Türkiye için anlaşılması ve açıklanması önemlidir. Bu çalışma, AB sosyal politikasının kurucu kavramlarını (güvenceli esneklik, sosyal diyalog ve sosyal dışlanma) incelemeyi ve bu kavramların neleri görünmez kıldığını, neleri gözardı ettiğini ve neleri yok saydığını tartışmaya açmayı hedeflemektedir.
5
:
AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİK SÜRECİNDE ESKİ SOVYET ÜLKELERİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN İDARİ REFORMLARIN NEDENLERİ VE SONUÇLARI
Argun AKDOĞAN
Türkiye’de 2000’li yıllarda gerçekleştirilen idari reformların Avrupa Birliği’ne uyum amacıyla yapıldığı belirtilerek, son genişlemede yer alan eski Sovyet ülkelerinde de benzer idari reformların gerçekleştirildiği ileri sürülmektedir. İdari kapasite kavramı, Merkezi ve Doğu Doğu Avrupa ülkeleri olarak da adlandırılan bu ülkelerin Birliğe adaylık sürecinde işlerlik kazanmıştır. Birliğin bu ülkelerden ne tür reformları, hangi nedenlerle talep ettiğinin ve bu reformların sonuçlarının belirlenmesi Türkiye’deki idari reform tartışmaları açısından önemlidir. Makale, eski Sovyet ülkelerine yönelik olarak Birliğin tutarlı ve standart idari kriterler geliştiremediğini, weberyen çerçevede yapılan idari reformların yeni kamu işletmeciliği çerçevesinde yapılan reformlara göre daha başarılı olduğunu ileri sürmektedir.
6
:
AVRUPA BİRLİĞİ NEO-LİBERALİZM VE İDARİ REFORM İLİŞKİSİ
Hasan Engin ŞENER
Makalenin temel savı Avrupa Birliği ile neo-liberal idari reform arasında zorunlu bir nedensellik bulunmamasına karşın, Türkiye’de AB’ye uyum süreci bağlamında siyasal iktidarların tercihleri doğrultusunda neo-liberal idari reform anlayışının uygulanmış olmasıdır. Türkiye’de uygulanan bu anlayış “yeni kamu işletmeciliği olarak yönetişim” biçiminde kavramsallaştırılabilir. Makalenin yardımcı savlarını, Avrupa Birliği’nin somut bir kamu yönetimi modelinin bulunmayışı ve Türkiye’de 2001’den bu yana AB’ye uyum ile idari reformun eşitlenmiş olması oluşturur.
7
:
TÜRKİYEDE SİYASİ PARTİ KAPATMA VE AVRUPA ÖRNEKLERİ Parti Kapatmak Demokrasi Tehdidi mi?
Birce ALBAYRAK COŞKUN
Bu makalede, son zamanlarda Türkiye’de açılan parti kapatma davaları ile Avrupa’dan yazılı gelen resmi tepkiler neticesinde yeniden gündeme gelen, demokrasilerde siyasi partilerin kapatılmasının demokrasiye zarar veren mi yoksa demokratik sistemi koruyan bir uygulama mı olduğu tartışması, Avrupa ülkelerinden örneklerle karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Avrupa’da siyasi partilere uygulanan yaptırımların ve kapatma cezalarının tarihsel olarak ortaya çıkış nedenleri ve süreci ortaya konduktan sonra belli başlı tarihi ve güncel örneklerine bakılarak Türkiye’nin siyasi parti kapatma geçmişi ve bu anlamda Avrupa’daki yeri değerlendirilecektir.
8
:
ANKET YÖNTEMİYLE LİDERLİK YÖNELİMLERİNİ TESPİT MODELLEMESİ (AYLİYÖNTEM)
Bülent KARAKAŞ ve Suat EVİRGEN
“Anket Yöntemiyle Liderlik Yönelimlerini Tespit Modellemesi (AYLİYÖNTEM)”; liderlik özellikleri araştırılan kişinin, çözümü liderlik özellikleri içeren sorunlar karşısında, hangi liderlik özelliklerini kullanarak çözüme ulaştığı, bu özelliklerin frekans analizindeki değerlendirmesi ve kişinin liderlik kategorisinin belirlenmesinde olay tasarımı tekniğini kullanan bir model tanıtımıdır. Anket, sorularının ve cevaplarının oluşturulması itibariyle farklılık gösterir. Soruların tümü veya herhangi birinde oluşturulan bir sorunla karşılaşmamış birinin böyle bir problemi nasıl çözeceğini ve hangi liderlik özelliklerini kullanacağını kestirmek zordur. Bu nedenle sanal olarak kişiyi olabildiğince sanal bir problemin içine alarak ve liderlik özelliklerinin bazılarını içeren çözümlerden hangisini tercih ettiğini belirleyerek kişinin liderlik özellikleri hakkında bilgi edinilebilir.
9
:
TÜRKİYEDE 1980 SONRASI KADIN HAREKETİNİN SİYASAL TEMELLERİ ve “İKİNCİ DALGA” UĞRAĞI
Betül KARAGÖZ
Türkiye’de 1980 sonrasında yaşanan toplumsal-siyasal değişimde, dikkat çekici bir biçimde kadın hareketleri yoğunluk kazanmıştır. Osmanlı Devleti’nin son döneminde görülen Birinci Dalga Kadın Hareketi’nden onlarca yıl sonra, İkinci Dalga Kadın Hareketi ortaya çıkmış ve Türk kadınlarının uzun sessizliği bozulmuştur. İkinci Dalga uğrağı, ulusal ve konjonktürel koşulların bir yansıması olarak belirmiştir. Ancak dönemin toplumsal mobilizasyonunu biçimlendirmeye dönük ulusal hareketler içinde oldukça önemli bir yer edinmiştir.
10
: